İklim Anlaşması 2009’a kaldı

Eylemciler ve çevrecilerin müzakerelerin gelecek yıla ertelenmesinden duydukları hayal kırıklıklarını dile getirirken delegeler yeni bir uluslararası iklim değişikliği anlaşmasını Aralık 2009’a hazırlayacaklar.

BM İklim Değişikliği Çerçeve Anlaşması ile ilgili konferans 1-12 Aralık’ta Polonya’nın Poznań kentinde toplandı. Aralık 2007’de Endonezya’nın Bali Adası’nda başlatılan küresel müzakerelerin tamamlanması hedefiyle düzenlenen konferansta, 2012’de zaman aşımına uğrayacak Kyoto Protokol’ünün yerini alacak yeni ve kapsamlı bir metin üzerinde çalışıldı.

Konferansta elde edilen sonuçlar her ne kadar çevrecileri hayal kırıklığına uğratsa da, 2009’da ele alınacak metnin yapı taşlarını bünyesinde barındırıyor.

Poznan’da onaylanan çalışma programı Şubat’ta tekliflerin sunulmasını ve görüşme metninin Haziran’a kadar hazırlanmasını öngörüyor. Devlet ve hükümet başkanları BM Genel Kurulu’nda Eylül’de bir araya gelecekler.

12 gün süren görüşmeler sonunda delegeler önümüzdeki yıl yürürlüğe girecek bir çalışma programı üzerinde, ormanlık alanların korunmasına ilişkin tedbirler gibi teknik ayrıntılar, küresel ısınmanın yükselen deniz suyu seviyeleri, seller, kuraklık, fırtınalar ve yardımlar gibi etkileriyle mücadelede yoksul ve hassas ülkelere yardım fonlarının finansman ilkeleri konusunda anlaştılar.

Ancak uzun vadede emisyonların azaltılması ve iklim değişikliğinin tehlikelerinden kaçınılması gibi önemli konuların yanı sıra gelişmekte olan ülkelerin düşük karbonlu teknolojilere geçiş mekanizmalarının tanıtımı konuları ele alınamadı.

Dünya Doğal Hayatı Koruma Vakfı iklim değişikliği programı yönetici yardımcısı Keya Chatterjee görüşmeler sonrasında yaptığı açıklamada, “İleri doğru hareket etmek ve Kopenhag’da anlaşmaya varmak için gereken her şeye sahibiz ancak 2009’da yapılması gereken çok şey var,” diye konuştu.

Danimarka iklim ve enerji bakanı ve gelecek yıl düzenlenecek toplantının başkanı Connie Hedegaard, “Böyle bir uluslararası anlaşmayı devlet başkanları olmaksızın gerçekleştiremezsiniz. Sonunda bu siyasal sorumluluk ve siyasi iradeyle ilgili,” dedi. ABD’nin çiçeği burnunda Başkanı Barrack Obama ile ilgili ümitler de giderek artıyor. Obama son konuşmasında, ABD’nin sera gazı salımlarını 2020 yılına kadar 1990’lardaki seviyeye geri çekme ve düşük karbonlu teknolojiye geçme sözü verdi.

ABD eski Başkan Yardımcısı Al Gore da Poznan görüşmelerinin son gününde delegelere hitaben yaptığı konuşmada küresel ısınmaya karşı anlaşma imzalama çağırısında bulundu. Gore yoksul ülkelerin siyasal bölünmenin üstesinden gelememeleri halinde insan hayatının risk altında olacağı uyarısında bulundu.

Obama’nın sözlerini anımsatan Gore delegelere yeni Amerikan başkanının bilimsel tavsiyelere kulak vereceğini, ülkede bu konuda bir anlaşma sağlayacağını ve makul bir küresel iklim değişikliği anlaşmasının imzalanması için çalışacağını dile getirdi.

Ülkelerinbakış açıları farklılık gösteriyor

Avrupa Parlamentosu’nun UNFCCC konferansına katılan delegeleri toplantı sonuç bildirgesinden duydukları memnuniyeti ifade ederek metnin 2009 Kopenhag konferansına giden yolu yarı yarıya kat ettiğini belirttiler.

Uluslararası bir sivil toplum örgütü olan Oxfam da gelişmekte olan ülkelerin İklim Değişikliği Uyum Fonu’na doğrudan erişimini memnunlukla karşıladıklarını açıkladı. Ancak Oxfam zengin ülkelerin finansal yardım mekanizmasına köstek olmalarını eleştirdi. “Hesap verme mecburiyeti, etkinlik ve yoksul ülkelerin acil uyum ihtiyaçlarının karşılanması için paranın hazır tutulması gibi önemli konularda hayli önemli bir karar,” diyen Oxfam kıdemli yöneticisi Barry Coates sözlerini, “Ancak, fil artık odada duruyor ve uyum için para nereden temin edilecek. Acilen daha fazla fon temini kararını almamız gerekiyor ama henüz o noktaya varmadık,” şeklinde tamamladı.

Bu konuda ortaya çıkan anlaşmazlığın büyük bir kısmı $60 milyon değerindeki fonun gelişmiş ülkelerde iklim değişikliği ile mücadelede kullanılmasından kaynaklandı. Paranın gelişmekte olan ülkelerde emisyonların indirilmesiyle Kyoto Protokolü şartlarının yerine getirilmesi için tesis edilen temiz gelişim mekanizmasından yüzde 2 zorunlu vergi olarak sağlanacağı bildiriliyor.

AB ve BM bu görev için milyarlarca dolara gerek olduğunu kabul ediyor. Uygun bir fonun yıllık $50-$80 milyarlık bir tutarı gerektireceği bildiriliyor.

Polonya Çevre Bakanı Maciej Nowicki fonun kullanımı ile ilgili olarak, “bunun büyük bir başarı olduğunu ve Kopenhag’dan hayli iddialı bir anlaşmanın çıkması için gerekli işlerde kullanılacağını” dile getirdi.

Öte yandan Hindistan zengin ülkelerin sürekli strateji peşinde koşmalarını, perdelemelerini ve vurdumduymazlıklarını eleştirirken iklim değişikliğinin kurbanlarının genellikle yoksul ülkeler olduğuna dikkat çekti. “Her iki taraf arasında giderek büyüyen uçurumu kapatmak için çok fazla çaba sarf edeceğiz,” diyen Ganalı elçi ise, “Bu uçurum görüş ayrılığıdır ve gelecek için pek de hayra alamet değil,” diyerek sözlerini tamamladı.

Çin’in temsilcisi Su Wei ise Poznan’da alınan kararların çoğunun neredeyse “boş” olduğunu çünkü sanayileşmiş ülkelerin teknolojiyi gelişmekte olan ülkelere nasıl aktarabileceklerine ve bu ülkelerin küresel ısınmayla nasıl mücadele edeceklerine dair ayrıntıları sunmadıklarını ileri sürdü.

Konferansın sonuç bildirgesi üzerine yorumda bulunan UNFCC Yönetici Sekreteri Yvo de Boer ise toplantının uyum sorunlarının çözümünde başarısız kalması nedeniyle sertliklere sebep olduğunu söyledi. “Doğrusu, Kopenhag’da bir anlaşma sağlanması önemli ölçüde gelişmekte olan ülkelere bağlı. Ve bunların önemli bir kısmı da kaynaklarını harekete geçiriyor. Zengin ülkeler ise taahhütte bulunmaktan kaçınıyor çünkü bunun daha geniş kapsamlı bir anlaşma için ayrılacak fonun bir parçası olduğunu düşünüyor.”

Ancak AB bu ekonomik sıkıntılar içerisinde paraya kolay erişim sağlanmasının yersiz bir öncelik olacağını belirtti. Alman Çevre Bakanı Sigmar Gabriel bu konuda, “Paranın saygın bir şekilde kullanıldığını ve projelerin itibarını da teminat altına almak istiyoruz,” diye konuştu.

You may also like...